0
325

Asrın felaketinden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı, olamayacakta. Tarihin en karanlık günlerinden 6 Şubat’ta binlerce insanımız hayatını kaybederken sağ kalanların üzerine de ölüm toprağı serpildi.


Arama-kurtarma çalışmalarının depremin 3. gününde başlanması, sanki gelecekte daha kötü günlerin bizleri beklediğinin ilk işaretiymiş de haberimiz yokmuş.


Halbuki 6 Şubat günü sabah saatlerinde eski Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu başkanlığında ilimiz milletvekilleri ve bir uçak dolusu insanın Adıyaman Havaalanına inmesine rağmen yardımların neden daha önce gelmediği sorusu hayat boyu hep içimizi kemirecek.


Hayatta kalmak için saniyelerin bile çok önemli olduğu bir zaman dilimin de kurtarma ekiplerinin neden gelmediğinin izahı bir türlü yapılamadı. Sorumluları hakkında bir işlem yapılmadı.


Her zaman ki gibi yine yukarıya yanlış bilgi verildi.


Daha öncede defalarca yazdım, bir daha söylüyorum; “Deprem 11 ilde olmadı, diğer illerde de hissedilmiş olabilir ama Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Gaziantep’in İslahiye ve Nurdağı İlçeleri yerle bir oldu.


Depremin yerle bir ettiği Adıyaman’a, istifası istenen valinin ardından 136 gün sonra vali atanmasını mantığını da kimse açıklayamaz.


Neden suçlular, kusurlular hesap vermez? Neden hala liyakatsizler koltukları işgal ederek vatandaşa zulüm etmeye devam ederler?


Bir şehir bu kadar mı gözden çıkarılır?
Daha neler neler….


Maalesef depremden sonra vatandaşlara yönelik sistematik zulüm devam ediyor. Yapılan konutlar ilgili net bir bilgi yok. Kaç konut teslim edildi, diğerlerini teslim tarihi ne zaman, konutlar bitince vatandaşın ödeyeceği tutar ne kadar? Bilen yok!


Tüm bilinmezlikler gibi “rezerv alan” adı altında tabir-i caizse vatandaşın mülküne çökülüyor. Depremde canını, malını kaybetmiş insanların malına “çökülmesi” hoş bir durum değil.

Devletin, Emlak Konut’un veya diğer iştiraklerin uzlaşı ile vatandaşlarla anlaşması gerekirken, mahkeme yolu kapatılarak “Biz istersek yaparız!” zihniyeti kabul edilir bir yol değil.


Çok ortalıklı mülkiyetlerde vatandaşlar anlaşamıyorsa, uzlaşı olmayacak yerlerde sorunu çözmek adına rezerv alanı ilan edilebilir. Tek tapu sahibi olan yerlerde mülk sahibinin onayı yoksa orayı rezerv alanı olarak belirlemek nasıl bir uygulama? Bu nasıl bir kanun anlaşılacak gibi değil.


Depremden otel olan yerin, tapuda tek sahibinin mülkünü rezerv alan içine zorla sokmanın mantığı ne? Vatandaşın çalmadığı kapı kalmadı, “Bari yerimi otel olarak yapın” talebi de kabul edilmiyor. Depremde onlarca otelin yıkıldığı şehrimizde otele ihtiyaç var iken bu tavırlar neden?


Eski Çukobirlik’in yeri olarak bilinen 20 yıldır boş arazi olarak bulunan tek tapulu bir yerin sahibinin onayı olmadan rezerv alanı içerisine alınıp inşaat başlanmasını yetkililer nasıl açıklayacak?


Bir ailenin asırlardır mülkiyeti olan Atatürk Bulvarına cepheli tek tapulu kıymetli bir mülküne voleybol sahası yapılması nasıl bir mantıktır?


Yukarıda saydığım örneklerin çok daha vahimleri mutlaka vardır. Bu ailelerin yerine kendimiz koyup bir empatik yaparsak olayların vahametini çok iyi anlarız.


Milletvekillerine söylenen “Kimseyi mağdur etmeyeceğiz herkes gülecek” diyen Emlak Konut yöneticileri aynı söylemi Adıyaman’da da söylüyorlar ama nasıl güleceğiz onu bir türlü vatandaşa anlatmıyorlar.

Olması gereken inşaata başlamadan önce inşaat biterse kaç m2, kaçıncı katta yer verileceği netleştirilerek mülk sahibine söylenerek bütün detaylar sözleşmeye yazılarak imzalanmalıdır.


Planlanan bir işte iş bittiğinde neler olacağı proje başlamadan belli olur, bunun dışındaki kara düzendir.
Ankara’da hasbel kader bir koltuğa oturan insanların yaptıkları doğru olacak diye bir kaide olamaz. Bu tür durumlarda mahkeme yolunun kapatılarak yürütmeyi durdurma kararı alınamıyorsa o işin kanunlara uygun olmadığını göstermiyor mu?

Devlete vatandaşının canını malını korumak zorunda değil mi? İstanbul, Ankara ve İzmir’de uyguladığınız rezerv alan muhabbetini depremde canın, malını kaybetmiş, bitmiş tükenmiş bir memleketle bir tutamazsınız.


Rezerv alan adı altında vatandaşın fikrini almadan, malına “çökülmesi” ve bu projelerden Adıyaman Belediyesi’nin haberdar edilmemesi “rezerv alan tartışması”nın tuhaf, gizemli bir iş olduğunu gösteriyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz